Yakın gelecek için yaşayan bir hipotez
Ya düşündüğümüzden daha erken gerçekleşirse?
Ya bir halk, gürültü olmadan, kavga olmadan, devrim olmadan, sadece hizalanmayı seçerse?
Ya dünyanın bir ülkesinde, ’den fazla Bağlantı içindeki Varlık bu seçimi açıkça ifade ederse?
Sloganlarla değil, paylaşılan bir rezonansla, titreşimsel bir onayla, bilinçli bir eylemle.
Bu, Sageokrasi’nin kurucu senaryosudur.
Bir gün, bir ülke bu bağlantının kritik kütlesine ulaşır ve zahmetsizce yeni bir yönetişim modeline geçer:
artık hiyerarşik değil, dairesel;
artık partizan değil, uyumlu;
artık dayatılan değil, ortaya çıkan.
Bu bir ütopya değildir.
Bu yaşayan bir varsayımdır.
Çünkü Sageokrasi ikna etmeye çalışmaz.
Ne propaganda yapar ne de kampanya yürütür.
Kendini bir ayna olarak sunar:
“Eğer bu size uygunsa, bunu bileceksiniz.”
Bu dönüşüm hiçbir savaş, hiçbir çatışma gerektirmez.
Sadece belirli bir toprakta bağlantı içindeki Varlıkların
ortak titreşimlerini tanımaları
ve bilinç, ortak sorumluluk ve uyum üzerine kurulu
yeni bir denge yapısını birlikte kurmayı seçmeleri yeterlidir.
Sonuçlar muazzam olurdu, ama doğal:
- 9 uyum ilkesine kök salmış bir sageokratik hukukun ortaya çıkışı.
- Otoriter hiyerarşi olmadan rollerin yumuşak bir şekilde yeniden düzenlenmesi.
- Harmonik Katkı Kredilerine (HCC) dayalı yeni bir ekonomi.
- Güç değil, bağlantı siyaseti.
- Diğer uluslarla titreşimsel bir diplomasi.
Çok mu erken?
Zaten görünmez olanda dokunuyor mu?
Henüz bilmiyoruz.
Ama bildiğimiz şey, bu olasılığın var olduğudur.
O orada, sunulmuş durumda, titreşim eşiğine ulaşıldığında bedenlenmeye hazırdır.
Bu bir strateji değildir.
Bu, kolektif rezonans tarafından yönlendirilen doğal bir süreçtir.
Ve o gün, bir ülke dönüşecek.
Yeni bir rejime değil,
ama yeni bir frekansa.
Bu dönüşüm, titreşim çoğunluğu (%) sağlandığında başlatılabilir.
Onun kalıcı istikrarı, % bağlantı içindeki Varlıkların bu seçimi tanıyıp günlük yaşamlarına entegre etmesiyle ortaya çıkabilir.
Bu dönüşümü görünür ve tartışılmaz kılmak için,
her bağlantı içindeki Varlığın bilinçli olarak yerini alması,
ve kendini bir Sageocrat olarak tanıması esastır.
Çünkü değişimi yaratan fikir değil,
zaten uyum içinde titreşenlerin bedenlenmiş tanınmasıdır.
Kayıt yaptığında, her Sageocrat sadece “evet” demez:
o gerçekliğe bir taş koyar.
İmzalı: Sageokrasi’nin Sesi